Sanat’ın sanat için mi yoksa halk için mi olduğu tartışmalarını ne de çok severdik. Zamanla bu konuyu konuşmaz olduk. Sanat devamlı olarak dijitalleşti ve gelişti. Sanat teknolojisi çok özel bir alan haline geldi. Sanatın hukuku da teknolojiyle ilişkisinin ara yüzü olarak konumlandı. Peki hukuksal boyutunu nasıl koruyacağız bu NFT’lerin? Gelin hep birlikte cevap bulmaya çalışalım.
NFT ve Sanatta Dijitalleşme
Son birkaç yılda popülerliklerinin artmasıyla beraber, NFT’ler kripto alanında ki işlemlerin büyük bir bölümünü kapladı. ‘CryptoKitties’ isminde bir oyun ortaya çıkmıştı ve oyunda tokenize edilen ve satılan benzersiz sanal kediler vardı. Olayın en entresan yanı ise CryptoKitties’in Ethereum blockchain muamele kütlesinin çoğunu oluşturması oldu. Twitter’in kurucusu Jack Dorsey ilk attığı tweet’i Nitelikli Fikri Tapu haline getirerek 2,5M$’a sattı. Bu süratli gelişmeler sanatın ve tasarımın dijitalleşmesini hızlandırdı.
Tasarımın; yapay zekayla birleşimi NFT’nin yolunu açtı. Sanat, dijital sanata, hukuk dijital sanatın ürünlerine güçlü bir alaka duymaya başladı. Şimdi, NFT mevzusu, entelektüel ve endüstriye iyelik hukukunda, artık başlı başına bir alt hukuk alanına dönüşmüş durumda. Tabi burada aslolan dikkatten kaçmaması ihtiyaç duyulan nokta: sanatın ve düşünce- sanat eserlerinin artık halkın erişimine ve yararına olan yönlerinin daha ağır basmasında. Yaygın kitlelerin sanata ve düşünce sanat ürünlerine dijital araçlarla ulaşabilmesi, edinebilmesi, kullanabilmesi ise yeni hukuki tartışmaları tetikledi. Dolayısıyla NFT’lerin kendisi, temsil etmiş olduğu mevcudiyet, bu varlığın sahipliği, hukuki niteliği ile alakalı çözülmesi ihtiyaç duyulan bir sürü sual ön plana çıktı. Bu soruların en başlangıcında telif haklarının kime ilişkin olduğu, sanatçıların bundan iyi mi etkileneceği geliyor. Hangi düşünce yada sanat eserlerinin NFT olabileceği ve NFT ile sanatçı ve fikri ürünün arasındaki ilişki hukuken oldukça karmaşık ve entresan.
NFT Yani Nitelikli Fikri Tapu Nedir?
Non-Fungible Token (NFT) değiştirilemez, nitelikli fikri bir tapu diye açıklanmaktadır. NFT’ler blok zincirinde bulunan ve onları birbirinden ayıran benzersiz tanımlama kodlarına ve meta verilere haiz kriptografik varlıklar. Ethereum blok zincirindeki tokenların değiştirilebilirliği, tokenlara uygulanan ‘ERC’ zeki kontrat teknolojisine bağlı. ERC-20 standardı uygulandığında, değiştirilebilir tokenlar laf mevzusu oluyor. ERC-20’den değişik olarak, şayet bir ERC-721 standardı uygulanıyorsa, o vakit NFT’lerden bahsediliyor. Çünkü bunların her biri bir tane, tekil. Dolayısıyla NFT’ler bir blok zincirinde var olan, bölünemeyen, çoğaltılamayan benzersiz kriptografik sanal varlıklar.
Sanat ve NFT Bağı Nedir?
Bu bağ çok güçlü bir bağ aslında. Hatta, birtakım yazarlar blockchain teknolojisi ve bilhassa de NFT’lerin ortaya çıkışını ‘dijital sanat rönesansı’ olarak nitelendiriyor. Rönesans ile özdeşleşen fotoğraf, heykel ve dekoratif sanatlar seçimi 14. yüzyılın sonlarında İtalya’da ortaya çıkmış; Leonardo da Vinci, Michelangelo ve Raphael şeklinde İtalyan sanatçıların çalışmalarıyla 15. yüzyılın sonlarında ve 16. yüzyılın başlarında zirveye ulaşmış bir dönem. Bundan sonrasında, Caravaggio’nun barok tarzından Fransız Kralı 14. Louis’nin Fransız Klasisizmini tanıtmasına ve hatta Pop Art Akımına kadar sanat dünyasında kaos yaratan birçok sanat seçimi ortaya çıkmış. Aslında bu örneklerden birini NFT’ye benzetmek pek olası değil. NFT dijital platformlarda blockchain teknolojisine bağlı. Peki buradaki ilişki nerede ortaya çıkıyor?
Birçok şey NFT’ye dönüştürülebilir sadece her fikri ürün yapıt ve güzel sanat eseri değildir. Örneğin bayağı bir tweet’in yapıt yada sanat eseri bulunduğunu söylemek pek olası değil. Fakat her şey şeklinde bir tweet de NFT’ye dönüştürülebilir. Sanat eserini tarif etmek da rahat değil esasen. Fikir sanat eserleri hukukunda beyazperde eserleri, ilim edebiyat eserleri, müzik eserleri ve güzel sanat eserleri kategorileri bulunuyor. Sanat eseri denilince çoğu zaman özgü güzel sanat ve güzel sanat eserleri anlaşılıyor. Bunların farkı ise güzel duyu değerlerinin olmasında. Herhangi bir fizyolojik sanat eseri, fotoğraf yada heykel şeklinde, NFT olarak basılabilir ve bu sayede NFT’ye dönüştürülmüş olur. Dolayısıyla her sanat eseri, güzel sanat eseri de NFT’ye dönüştürülebilir.
NFT’nin kendisi, yağlı boya, baskı fotoğraf, resim yahut video sanatı şeklinde yeni bir fikri ürün yada sanat eseri ya da yeni bir sanat mecrası değildir. Kaldı ki dijital sanatın geçmişi dahi NFT’lerden onlarca sene öncesine dayanır. NFT’ler ise baskın yönüyle teknolojik, ikinci karakterleri bakımından finansal araçlardır. NFT, kıtlık ekonomisindeki değere odaklanır. Kıtlaştırma, kopyalayarak çoğaltma krallığı olan dijital dünya ve bu dünyanın, mal da gerçek dışı mülk de gerçek dışı mottosunu, unutturmaya yarayan dijital varlıklar bakımından tek başına bile bir kıymet anlatım eder. Buna bir de sanat eserlerinin tekil değerleri işlenirse NFT’nin niçin incelemeye kıymet bir potansiyeli olduğu daha iyi anlaşılır.
NFT, ya bizatihi bir kayıttır, kısaca bir dayanak varlığı yoktur. Ya da bir varlığın NFT’sidir. Bu durumda dayanak mevcudiyet herhangi bir mevcudiyet olabileceği şeklinde bir fikri yada sınai ürün de olabilir. Eğer bu bir güzel sanat eseri olursa amacı mesela fotoğraf yada heykelin, kısaca eserin ile alakalı, sahipliğinin kaydı, bakımı ve sergilenmesiyle alakalı talimatlar ve yine satıldığında sanatçıya ne kadar para gitmesi gerektiğine dair hükümler de dahil olmak üzere, emin verilerden oluşan dijital bir paket oluşturmaktır. Hatta bir NFT bile parçalara ‘bölünebilir’ ve parçaların tokenlaştırılması, NFT sahibine kısmi haklar verilmesini sağlayabilir. Peki bu uygulamalarda menfaatler içinde çatışma olmaz mı? Elbette olur. Hatta çıkar çatışmalarının en niteliklisini NFT’lerde bulmak mümkündür. Neden, iyi mi diyecek olursanız, dayanak varlığın bir fikri ürün yada sanat eseri olduğu hallerde FSEK ile bu tarz şeyleri sahiplerine tanınan mali ve içsel hakların dikkate katılımı ve özenle incelenmesi gerekir.
NFT ve Sanat Eseri Üzerindeki Haklar
NFT’ler ancak dijital sanatı ön plana çıkarmakla kalmaz. Aynı zamanda sanat hayatına şeffaflık da getirir. Çünkü üretildikleri ve saklandıkları blok zinciri halka açıktır. Bununla beraber NFT sanatçıları yine satıştan meydana gelen gelirlerle telif hakkı ödemesi yaparak ödüllendirmektedir. Zira bir NFT’nin her satışı, kaide olarak sanatçıya bir yüzde veren sözleşmelerle kurgulanır. Peki sanatçıların, sahibi oldukları mali hakların, NFT üretimindeki yeri ve tesiri nedir?
Öncelikle değindiğimiz şeklinde Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa bakılırsa dört kategori yapıt mevcut. Sinema eserleri, güzel sanat eserleri, ilim/edebiyat eserleri ve müzik eserleri. Bir yapıt olarak fotoğraf, heykel şeklinde özgü sanat eserleri, güzel sanat eseri kategorisinde yer alıyor. NFT’ler yaygın olarak karşımıza fotoğraf yada heykellerle çıkıyor. Onun için hepimiz NFT ve mali hak incelememizi resmi – heykel örneklemiyle yapacağız.
Eser sahiplerinin her bir yapıt için ayrı ayrı iki tür hakkı laf mevzusu. Manevi haklar ve mali haklar. Bir eseri gerçekleştiren kişi, mesela heykeltıraş yada ressam hem mali haklara hem içsel haklara haiz. Manevi haklar, yapıt sahibi olarak adının verilmesini isteme hakkı, eserde izinsiz değişim yapılmasını önleme hakkı şeklinde, yapıt sahibi ile yapıt içinde içsel ilişkiyi ve bağları temsil eden yetkiler. Bu haklar devredilemez sadece başkalarına kullanma yetkisi verilebilir.
Bir de mali/ticari haklar var. Bunlar da kopyalama, çoğaltma, yayma, umuma iletme, yayımlama şeklinde haklar ve yetkiler. Bunlar devredilebilir sadece 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa bakılırsa bir ressamın yada heykeltıraşın tablo yada heykel üstündeki mali haklarını bir başkasına devredebilmesi için ne olursa olsun yazılı bir kontrat yapması ve sözleşmede bu haklardan hangilerini devrettiğini bir bir yazması zorunlu. Eğer satış sözleşmesi var fakat sözleşmede bu şekilde yazılı bir halde bir bir belirtme durumu yoksa bu haklar yapıt sahibinde kalmaya devam eder. Dolayısıyla bir ressam resmin özgün nüshasını sattığında bir satış sözleşmesiyle satıyorsa, sözleşmede mali hakları devrettiğine dair bir düzen yoksa, o takdirde ancak özgün kopyayı satmış olur. Buna bakılırsa, eserin fiziki nüshasının mülkiyeti satın alana geçer fakat yayma, yayınlama, çoğaltma, dijital ortamda iletme yetkileri ressamda yada heykeltıraşta kalmaya devam edecektir. Ancak yazılı bir sözleşmeyle resmi yada heykeli müşteri kişiye onun üstündeki mali hakları da bir bir yazarak ve sayarak devrettiyse, bu yetkiler müşteri kişiye geçmiş olacaktır.
NFT yeni bir hak türü yada yeni bir ürün sayılabilir mi? Yani yazılı bir kontrat yapılsa da bir bir saydığımız haklar devredilse de, NFT sonradan ortaya çıkan bir tatbik olduğu için bir çok eski tarihindeki sözleşmede yer almadığı için acaba iyi mi değerlendirmek gerekir. Açıkçası, bir düşünce yada sanat eseri için NFT yokken meydana getirilen bir mali hak devir sözleşmesinin NFT’yi yorum yöntemiyle, kendiliğinden kapsayacağını söylemek pek güçtür. Böyle genişletici bir yaklaşımı kabul etmek için hususi bir sebep bulunmuyor. Bizim görüşümüz bu noktada, yapıt sahibi, sanatçı lehine yorum yapmaktan yana. Zira kanunun amacı sanatçıyı korumak. Sosyal hukuk zayıfı korur. Sanatçı, endüstriye karşı zayıftır. NFT şeklinde sanatçının açıkça anlatım etmediği ve belirtmediği, kanundaki usulle ve yöntemle anmadığı bir tatbik ortaya çıktığında sanatçının lehine bir yorum yapılmalıdır. NFT yokken meydana getirilen bir sözleşmede tüm mali haklar devredilmiş olsa bile sonradan ortaya çıkan NFT şeklinde durumları otomatikman kapsama almamak gerekir. Burada sanatçının lehine yorum yaparak o tarihte bu mevzuda bir düşüncesi ve bir tasarrufu, bir devir işlemi olmadığından onu genişletici halde yorumlamamak gerekir. Nitekim benzer durumlara dair tarihsel örneklerdeki mahkeme kararları da bu yöndedir.
Aksi görüşler normal olarak mevcut. NFT olarak devredilmesi hususunu, mali haklardan dijital iletim hakkının bir türü olarak değerlendirenlere muadil geliyoruz. Bu görüşte olanlar bir sözleşmeyle tablo sahibi yada ressam dijital iletme hakkını devrettiyse, NFT de devretmiş olur diyorlar. Bu da hukuki açıdan bakıldığında genişletici yorum yöntemiyle NFT’yi kapsam içerisine almak olur. Fakat ismen sayma yöntemi bir tedavül şartı. Amacı ise devredeni düşünmeye ve karar vermeye, bir iradeye haiz olmaya sevk etmek. NFT yokken bir kontrat yapanın NFT’yi düşünmediği, devretmediği, bu yönde bir iradesinin olmadı açık. O bakımdan üstünde hak devam eden bir düşünce ve sanat eserine NFT hakkı bizce açıkça ve yazılı halde devredilmedikçe yapıt sahibinin uhdesinde kalmaya devam ediyor. Yani, bir NFT üreticisi siparişle sanat eseri ürettirdiğinde sözleşmeye NFT hakkını eklemeli. Mevcut sözleşmelere NFT eklenmek isteniyorsa bu mevzuda ek protokoller yapılmalı. Bunlar yoksa ve mevcut bir düşünce yada sanat eserinin NFT’si çıkartılmak istenirse, NFT üreticisi eserin özgün nüshasını daha öncesinde fiziken satın alana değil sanatçıya gitmeli.
Tabii ki bu değerlendirilme esasen, NFT’nin, yapıt üstündeki haklar demetinde iyi mi değerlendirileceğine bağlı. NFT’nin üretilmesi ve arzı, şayet yayma, çoğaltma, kopyalama yada dijital iletme olarak değerlendirirse, mahkemeler halk için sanat yerine sanayi için sanat demek niteliğinde kalabilir. Eğer bu kapsamda değerlendirmezlerse, NFT, yeni bir hak yada yeni bir ürün olarak kabul edilirse ki hepimiz bu görüşe daha yakınız, otomatikman önceki sözleşmelerin kapsamına girmeyecektir. Belirtelim ki bununla alakalı emsal bir mahkeme sonucu hemen hemen tespit edemedik, sadece kanaatimiz, NFT’nin açıkça sözleşmede sayılanların içinde belirtilmemişse, mali hakların dönemi hususunda yer almasının doğru olmayacağı yönünde. Belirtmeden geçmemek gerekir; bu bununla birlikte sanatçı için sanat ve dolayısıyla halk için sanat anlamına geliyor.